Derindedir en güzel hazineler… Adalıyım ben…
Başımı çevirdiğim her yer mavi. Dalga dalga, köpük köpük.. Çok şey öğrendim denizden. Sıcağı, fırtınası her mevsim başka güzel. Severim kendimi suya anlatmayı. Kederimi alıp gider, sevicimi köpürtür de geri verir ayaklarımın tam dibine.
Çocukken ayaklarım, ellerim kocaman olur sanırdım suyun içinde. Nasıl da gülerdim sudan çekince küçülen ellerime. Zamanla öğrendim, dertler içimizdeyken büyük. Tıpkı suyun içindeki ellerim gibi. Yapmam gereken tek şey çocukluğumdaki gibi dışarıya çıkartmak sadece, küçülsün de gülmeyi hatırlayayım yine…
Derdi, kederi besleyip, büyüten de ben, başa çıkamayınca da üstünü örten de. Hayat telaşında duyamadığımız tek şey kendi yüreğimizin sesi. Yetişmeye, bitirmeye çalışırken işi gücü, biraz durdurabilmeli insan. İçindeki sese kulak vermeli. Derinlere inebilmeli korkmadan. Yüreğine yolculuk edebilmeli. Çünkü yol güzel… Çünkü yol benim… En zor şey belki de yüzleşmek. İçindekilerini kendine itiraf etmek. Ama bir o kadar da güzel hafiflemek. Kabul edebilmeli insan her halini. “Acıdan kurtulmanın en güzel yolu, acı çekmeye izin vermekle başlar” der Shunryu Suzuki. İşte önce bunu öğrenmeli. Bilmeli ki, dalgalansa da durulur en deli denizler. Ve en derinlerdedir, en güzel hazineler. Derinlerinizdeki hazineleri bulmanız dileğiyle…