Sonra neler olacak bilmiyorum ama bugün içime doğan sabahın heyecanını,
hüznünü,
mutluluğunu yaşamalıyım….
Kendimi korumak istemiyorum. …
Ya hayal kırıklığı olursa ya kaybedersem ya olmazsa ya şu ya bu…. insan bunları düşündükçe hayatı düz çizgide yaşamaya çalışıyor….
Halbuki düz çizgi ölümdür.
Kıpırtısızlık,
dalgalanamamak; yaşamın üzerini örtmektir…
Hem kendini korumamak doğa gibi olmak değil mi?…
Nasıl da her şeyi apaçık, savunmasızca, dalgalanarak yaşıyor doğa… Güzelliği bu yüzden değil mi? ..
Bir kargadan ölüyü ne yapacağını öğrenen insan, öyle zaman oluyor eşsiz doğadan güzelliği öğrenemiyor…
Velhasıl, bizim içimizde diyar diyar, mevsim mevsim…. İçin kabarmasına ve değişmesine izin vermek gerek…. Tahtada kör bir çivi, toprakta bir beton olmak değil marifet…Dalganın yaşandığı toprak olmak, ağaç olmak, hava olmaktır aslolan, güzelliğin ebedi şuurudur….
Göğsün kabarmaya, dalgalanmaya başladığında memnuniyet ile karşıla, çünkü bu demektir ki; Sen Yaşıyorsun…
Endişe duyma Huzurlu ol Kendine şefkat göster Mükemmel olamayız Tam olamayız, elbette hep eksiğiz…
Bizim güzelliğimiz eksikliğimizden İnsanlığımız çaresizliğimizden… Kendine sarıl… Birak öfkeni, bağışla kendini…
Öfke treninin gideceği tek mekan kibir…. Eksiksiz ve tam olma dileğinin tek kaynağı kibir…. Bırak o yüzden… Birak….. Yere doğru süzül, dizlerinin üzerine doğru… Kendine dön ve şefkat ile bak…. Doğa bizi eksikliğimiz ile severken, Bizim kusursuz olma isteğimiz olacak iş mi?…
Yaşadık, yaşayacağız ve hep eksik olacağız, hiç bir zaman tam olamayacağız….
Eziyet etme kendine….
Yaşanan her şey bizim tam olamayacağımızı bize göstermek içindi….
Üzülme diyeceğim ama Olmaz bilirim …Z
aten bir parça hüzün de gülümsemenin içinde hep sakli dursun….
Şifadır bize….
Şimdi dizlerimizin üzerinden ayağa kalkıp sakinliğin kapısını ayarlayacağız…