Çocuklar ile iletişim kurabilmenin sihrini kendi iç iletişimde keşfettim.
Duyuların dışında fark edebilmenin yolunun kendimizi ne kadar derinden hissettiğimizle ilgili olduğunu gördüm.
Kendi içime doğru bitmeyen yollar var; sanki yollar yolları doğuruyor gibi içimde.
Kendimi keşfettikçe çocukları bildim ben.
İçimdeki yollar çocukluğa, saflığa, başlangıca doğru çünkü. Ben kendi içimde yürüdükçe çocukların zihninde yürür gibi oldum.
Kendimi okuyabilmeliydim, o zaman çocukları da okuyabilirdim.
Her çocuk yeni bir dil ile yazılmış yeni bir kitap gibi, yeni bir şiir gibi.
O yüzden hiç ezberlemedim, zaten ben hiçbir şey ezberleyemem:) en sevdiğim şarkıyı bile. O yüzden her biri o an kendine özel dille o an için yeniden yazılmış olan çocuklarla ben sadece o anı hissederek iletişim kurarım.
Bazen tüm bilgilerden arınarak, sadece o an derin iletişimsel bağlar ile o özel dilin ne anlattığını okurum.
Ve hep okumayı o an yeniden ve yeniden keşfederim.
Keşfedebilmenin yolu ise kendini keşfetmekle ilgili.
Kendine gösterdiğin sabır, şefkat, eleştiri ile ilgili.
Kendi derinlerimde bir ormanda gezer gibi gezmiyorsam bir çocuğun zihnindeki en derin düşüncelerin arasında nasıl gezerim.
Çocuklarımız yada çocukluk bir matematik problemi değil, bir sorun değil ki formülü olsun da çözelim.
Bir sorun değil yaşadıklarımız.
Bir keşif gezisi bu.
Yaşamanın sanatı bu gezi
. Belki de bir gezi sanatı…