Geçitkale Havaalanı’nda 29 Ekim 2019’da eğitim uçuşu yaptığı sırada bilinmeyen bir nedenden dolayı kullandığı uçağın düşmesi sonucu hayatını kaybeden Serkan Özcezarlı’nın eşi Aysan Özcezarlı, eşinin halen “şehit” ilan edilmediğini, “Kaza Kırım Raporu’nun” yayınlanmadığını ve yetkililerin verdiği sözleri tutmadığını açıklayarak, bu durumu eleştirdi.
Serkan Özcezarlı’nın eşi Aysan Özcezarlı, avukat Murat Yılmaz ile 29 Ekim 2019’da eğitim uçuşu sırasında uçağın düşmesi sonucu Serkan Özcezarlı ve Hakan Çetinkaya’nın hayatını kaybetmesiyle ilgili basın toplantısı düzenledi.
“Seçim sonrası bazı isimler açıklayacağım”
Aysan Özcezarlı, yıllardır ülkesi için fedakârlık yapan eşinin arkasında sayısız soru işareti bırakarak vefat ettiğini belirterek, eşinin haklı mücadelesini sürdüreceğini, konuyla ilgili bugüne kadar açıklamadığı isimleri cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından açıklamayı düşündüğünü söyledi.
Yaşanan üzücü olayla ilgili cevaplanması gereken sorular olduğunu vurgulayan Özcezarlı, şu soruların cevap beklediğini kaydetti:
“- Türkiye’de ve Avrupa’da uçuş deneyimi ve eğitmenliği olan eşimin uçağı, nasıl olur da her metrekaresini çok iyi bildiği ve askeri üs olduğundan dolayı güvenilir olan Geçitkale Havaalanında düştü?
-Olayın tek görgü tanığı olduğu söylenen ve beraber çekim yaptıkları Kanadalı kişinin ifadesi neden alelacele alındıktan bir gün sonra ada dışına çıkmasına izin verildi?
– Çekilen fotoğraf ve videolar neden ailesiyle paylaşılmadı?
– Serkan Özcezarlı’nın odasının hemen arkasında olan ve uçuş pistini net olarak gören kamera kayıtları neden çözülemedi?
– Hakan Çetinkaya’nın kaskının üzerine monte edilen GoPro kamerası neden açılamadı?
– Eşim öldükten dakikalar bile sonra çalan ardından meşgule alınan telefonun akıbeti be oldu?
– Neden kimse ailesine açıklama yapmıyor?”
Avukat Yılmaz: Ulaştırma Bakanı girişim yapsın
Avukat Murat Yılmaz ise “Kaza Kırım Raporu’nun” bir yıl geçmesine rağmen hazırlanmadığına veya ilgili kişilerle paylaşılmadığına dikkat çekti.
Murat Yılmaz, rapor sayesinde “Kazanın uçakta meydana gelen bir sorun mu, yoksa pilot hatasından mı” yaşandığının ortaya çıkacağını ifade etti.
Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’ın raporun açıklanması ve KKTC’ye gelmesi için Türkiye’deki ilgili kişilerle temasa geçmesi gerektiğini anlatan Yılmaz, sigortalı olan uçakla ilgili kaza raporu sonucunun açılan davayı etkileyeceğini ifade etti.
Aysan Özcezarlı’nın açıklamalarından satırbaşları
Aysan Özcezarlı, basın toplantısında uzun bir metin okuyarak, birçok konuya temas etti. Özcezarlı şu açıklamalarda bulundu:
“Kazanın oluş şekli hâlâ sır. En geç bir yıl içerisinde hazırlanacak olan ‘Kaza Kırım Raporunun’ sonucunu hâlâ beklemekteyiz. Ya rapor gerçekten tamamlanmadı ya da bizimle paylaşılmıyor.”
“21 yıllık deneyimli bir pilottu”
“Serkan Özcezarlı, kayıt altında olmayan uçuşlarının dışında, 3000 saatten fazla kayıtlı uçuş tecrübesine sahip 21 yıllık deneyimli bir pilottu.
‘Onunla ölüme giderim’ diyecek kadar güvendiği can dostu ayrıca 2002’den bu yana öğrencisi olan Hakan Çetinkaya ise; 7 yıllık öğretmen pilot olup 1800 saat kayıtlı uçuşu tecrübesine sahipti.”
“Film çekiminde uçakla dublörlük yapıyordu”
“Çekimleri ülkemizde gerçekleşen ‘Müstakbel Damat’ın bir bölümü Geçitkale Havaalanı’nda yapılmaktaydı. Serkan Özcezarlı bu sinema filminde küçük bir rol alırken, aynı zamanda federasyona ait uçak ile dublörlük yapıyordu. Hakan Çetinkaya, iki gün önce eğitim alacağı ‘Ultralayıt’ı görmek için Ada’ya gelmişti.
Sabah saat 10.00 sularıydı. İlk önce Serkan ve federasyon çalışanlarından Pilot Ahmet, ardından Belçikalı Pilot Peter, bir saat sonra ise Hakan Çetinkaya ile Kanadalı arkadaşı giriş yapmıştı Geçitkale Havaalanı’na. Daha sonraları, kim olduğunu hâlâ bilmediğim bir adam ve Serkan’ın öğrencisi olan göz doktoru.
Doktor; Serkan’ın uçuşa çıkmadan, yaklaşık bir saat uçağı titizlikle kontrol ettikten sonra, ona veda edip Hakan ile birlikte uçuşa çıktığını anlatmıştı bizlere.”
“Kanadalı arkadaşı uçuşu görüntülüyordu”
“Ercan Kule’den gerekli izinleri alan iki dost, son uçuşları olduğunu bilmeden, gökyüzünde süzülmeye başladılar. Her öğrenciye yapılan tanıtım uçuşu, aslında ilk dersin başlangıcıydı.
Yaptıkları ‘Touch and Go’ yani ‘dokun ve devam et’. Bu arada Hakan’ın birlikte geldiği Kanadalı arkadaşı onların uçuşlarını görüntülüyor, hatıra resimleri çekiyordu.”
“27 dakika havada kalan uçak düştü”
“Sonrasında ne olduysa oldu ve yaklaşık 27 dakika havada kalan uçak, bilinmeyen bir nedenden dolayı düştü ve akabinde yanmaya başladı. Uçak ve pilotlar alevler içindeydi. Geçitkale Havaalanı’nda, itfaiyenin bulunmamasından dolayı onlara ilk müdahale Pilot Ahmet tarafından yangın tüpleri ile yapıldı. Bilmem kaç dakika sonra Geçitkale köyünden gelen itfaiye ekipleri olayı kontrol altına alsa da, geriye pek bir şey kalmamıştı. ‘İki Can Dost’ feci şekilde yanmış, küçük siyah bir çöp torbasına dönüşmüştü.”
“Uçak düştü 2 dakika sonra mesaj attım”
“Uçak 12.27’de düşmüştü. Ben 12.29’da ona ‘tamam mısın?’ diye mesaj attığımda evimizdeydim. 20 dakika sonra telefoniyen öğrendim. 15 dakika sonra ise; çocuklarım haberi internette gördü.
Yarım saat sonra Geçitkale Havaalanı’ndayım. Arabadan inip havaalanının demir kapısına dayandım. Kapı kilitlenmişti. Sakince içeriye girmek istediğimi söyledim. İzin vermediler. Daha sonra öğrenecektim, kocamın görülecek, dokunacak, koklanacak bir yanı kalmadığını…
Çok geçmeden bazı bakanlar ve milletvekilleri geldiler. Basın önlerini kesip açıklama yapmalarını istedi.”
“Törende adının yaşatılacağı söylendi”
“İki gün sonra, Serkan Özcezarlı’nın naşı Türk Bayrağına sarılıp Geçitkale Havaalanı’na getirilip devlet töreni yapıldı. Tören sırasında konuşmacı olarak yer alanlar; Kıbrıs Türk Havacılığı’na uzun yıllar önemli katkılarda bulunan, sıkıntılarına ve imkansızlıklarına rağmen, işini özveriyle yapıp bayrağımızı göklerde dalgalandıran bu kardeşimizin KKTC devleti için büyük bir kayıp olduğunu söylerken, sözlerini ‘Bizim görevimiz devlet olarak onun adını yaşatmak ve ailesine sahip çıkmaktır’ diye bitirmişlerdi.”
“Çocukların eğitimini üstleneceklerini söylediler”
Tören sonrasında yanıma, devletin üst düzeyindeki bir zatın halka ilişkilerden sorumlusu olduğunu söyleyen bir hanımefendi geldi; ‘uygun bir zamanda yanına gitmemi ayrıca çocukların eğitimini üstleneceklerini’ söyledi.
Yaklaşık bir buçuk ay sonra bu hanımefendinin yanına gittim. Sonuç laf salatası. Bu beklenmedik durum karşında üzülsem de, kendimi bırakmadım. Üzüntü zaman kaybıdır. Benim bir an önce çocuklarımın üniversitesini garantilemem lazımdı.”
“Hayat Sigortası ödendi”
“Üç buçuk ay sonra, özel bir sigorta şirketi, sorumluluklarını yerine getirdi. Ve ‘Pilot’un ölümü halinde, ailesine ödenmek üzere yapılan ‘komik miktardaki’ hayat sigortası poliçesinin karşılığını bir tamam ödedi.
“Uçaktaki iki koltuk başka bir şirket tarafından sigortalandı”
“Uçağın içindeki iki koltuk ise başka bir şirket tarafından sigortalanmış ve yine ölümleri halinde ailelerine ödenmesi gereken miktar belirlenmişti. Lakin sigorta yetkilileri itiraz etti. Sebep olarak; federasyon yetkililerinin yanlış bilgi vermesi neticesinde kesilen yanlış poliçe gösterilmekteydi.
Bilindiği üzere acının tarifi yok. Daha fazla canımız yanmasın diye olayı saygı çerçevesinde kendimce çözmeye çalıştım. Kimseden bir şey istemiyordum. Tek derdim, hakkımız olan meblağın tarafımıza ödenmesiydi. Bu sigortanın özel olmamasından dolayı devlet kapısını çalmaya en alttan başladım…
Sayın müsteşarımızın yanına gidip, konu ile ilgili detaylı açıklama yapıp yardımcı olmasını rica ettim. Sonuç yok… Bir buçuk ay sonra yine aynı müsteşarımızın yanına gidip tekrar anlatım. Sonuç yok.”
“Ödenmesi için talimat verdiler sonuç alamadık”
“Üç ay sonra onun üstüne gittim. Sağ olsunlar kabul ettiler. Bıkmadan usanmadan yeniden anlattım. Anlattıklarım mantıklı mı gelmişti yoksa şahsıma görsel güzellik mi sunmaktı? Bilmiyorum.
An itibarıyla ilgili sigortanın genel müdürünü arayıp, yönetim kurulunun toplanmasını ve poliçede geçen miktarın tarafıma ödemesi konusunda talimat verdiler. Sonuç yok…
İki ay sonra aynı kişiye, kısacık bir yazı yazıp hatırlatma yaptım ardından Serkan Özcezarlı’nın Türk bayrağına sarılıp devlet töreni yapılması, toprağa verildikten sonra ise, bayrağın ailesine teslim edilmesine rağmen neden ‘Şehitlik’ makamına laik görülmemesi hususunda bilgi istedim. Cevabım üç saat sonra ‘o kişinin’ danışmanı tarafından telefoniyen geldi.
Bahsi geçen konuların araştırılıp, tarafıma dönüleceği konusunda kendilerine bir hafta fırsat vermemi istedi. Sonuç yok.”
“Bana yardım edecek görevlinin haline acıdım”
Bir ay sonra danışmanın olduğu yere baskın yaparak onu buldum. Yeniden, yeniden anlattım. Zavallı adam öylesine yabancıydı ki her şeye! Kendimi bir kenara koyup haline acıdım. Tam kapıdan çıkmak üzereydim ki, eşimin adının, bir yerlere verilip verilmeyeceğini öğrenmek istedim. Bana ‘Acele ettiğimi, 10 yıldır sırada bekleyenlerin olduğunu’ söyledi.
Ertesi günü ‘o kişinin’ eşini ziyaret ettim. Bir umut. Lakin bir dokunup bin ah işittim. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali rolümü çaldı. Anladım ki, yanlış zamanda yanlış yerdeydim. Koltuk savaşlarının tam gaz ilerlediği bir dönemde kim bakardı ki yüzüme?”
“Günü kurtarmak için yapılan açıklamalar balon misali söndü”
“29 Ekim günü Geçitkale Havaalanı’nın demir kapısının önünde boy gösteren zatlar… Günü kurtarmak için yaptığınız açıklamalar ve verdiğiniz sözler, balon misali söndü. Biz hâlâ buradayız. Siz neredesiniz?”
“Şehit gösterilmemesini saygıyla kınıyorum”
“Spor Dairesi’ne bağlı olup atamaları Başbakanlık tarafında yapılan Hava Sporları Federasyonu’nda, daha çok kendi imkanları ile tecrübelerini artıran, KKTC’nin ve Türkiye’nin bayrağını Avrupa ülkelerinde dalgalandıran, girdiği yarışmalarla birincilikler kazandıran ve KKTC’nin ilk ve tek öğretmen pilotu olan Serkan Özcezarlı’ya ‘Şehitlik’ makamının layık görülmemesini saygı ile kınıyorum.
Siz/Sizler resmiyete dökmeseniz de o, KKTC’nin ‘ilk Şehit Hava Pilotudur.’ Bunu böyle bilin…
Yıllarca ülkesi için fedakarlık yapan bu adam, arkasında sayısız sorular bırakarak gitti ama bitmedi. Onu hak ettiği konuma taşımak için bugünden sonra mücadelemi daha yüksek sesle gündeme taşıyacağım. Yakın zamanda yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dolayı isim kullanmadım. ‘Onlar’ beni yaklaşık bir yıl boyunca yalanlarıyla rencide edip oyaladı lakin ben onlar gibi olmayacağım. Sözüm ona ‘günü kurtarma cabasında olan siyasilere’ selam olsun.”