“Küfr ile belki amma zulm ile payidar kalmaz memleket”
Değerli okurlarım ,
14 Yüzyılda Anadolu ´da yetişmiş en büyük divan şairi ve hekim olan AHMEDİ´nin yazmış olduğu Siyasetname,
Arapça “siyaset” ve Farsça “mektup”,
risale anlamına gelen “name” kelimelerinden türetilmiş olup devlet yönetimiyle ilgili eser anlamı taşımaktadır.
Bu günlerde yaşadığımız ve yaşanması muhtemel hayati konular nedeniyle, hafızalarımızı test etme anlamında değerlendirilmesi gerekir inancıyla bu konuyu irdeleme ihtiyacı hissettim.
* * *
Tarihten günümüze kadar,
her dönemde,
yöneticilerden adil ve merhametli olmaları beklenmiştir.
Ancak farklı dönemlerde, farklı yöneticilerin, tebaaya yani halka zulmettiği ya da adil davranmadığı da çoğu kez görülmüştür.
Bu tarz devlet yöneticilerinin ömürleri pek de uzun olmamıştır.
Bu bağlamda, komutanlar, ilim adamları veya devlet adamları yöneticilere, iyi bir hükümdarın nasıl olması gerektiği ve devletin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda öğütler vermek amacıyla yazılar yazmış ve bu yazılar siyasetname geleneğini oluşturmuştur.
* * *
Siyasetnameler sadece Türk devletleri geleneğinde değil başka devletlerde de kendini göstermektedir.
Nizamü’l-Mülk’ün Siyasetname adlı eseri de bunları amaç edinerek,
Melikşah’ın isteği üzerine yazılmıştır.
Elli bir fasıldan oluşan eser, Büyük Vezir’in ölümünden sonra Melikşah’ın eline geçmiş ve birçok eser arasından, en önemli ve en iyi olanı olarak seçilmiştir.
* * *
Nizamü’l-Mülk, hükümdara öğütler vermekle kalmayıp, aynı zamanda devlet idaresine ilişkin değiştirilmesi gerekenleri de eserinde belirtmiştir.
Geçiş süreci yaşayan bir devlet ve toplumda, Fars geleneklerini ve İslamî ilkeleri devlete empoze etmiştir. Bu dönemde bürokrasi, topluma yabancılaşmıştır. Bu nedenle Büyük Vezir, bu mekanizmanın ıslahına siyasetname eserinde geniş yer vermiş ve çeşitli önerilerde bulunmuştur.
Melikşah, vezirlerinden ülkeyi en iyi şekilde idare etmesi, din ve dünya işlerinde gerekli tedbirlerin alınması, kendi yaşam kurallarını, siyasi ve dini davranışlarını dayandırabileceği bir kitap yazmalarını istemiştir. Kısacası, Siyasetname bu talebe cevap olarak ortaya çıkmıştır.
* * *
Nizamü’l-Mülk’ün Siyasetname’sinde eski Hind siyasi düşüncesi ile karışmış İran (Sasani) gelenekleri yatmaktadır. Yapıtta, sultana sadece öğüt ve tavsiyeler verilmekle kalınmamış, tek başına karar almanın sakıncaları bağlamında ,sisteme önemli katkıda bulunabilecek ciddi tekliflerde getirilmiştir.
Başka bir deyişle,
“olması gerekenler”
hakkında somut,
pratik ve uygulanabilir önlemler önerilmiştir.
Ayrıca yapıt, dönemin devlet ve bürokrasi yapısı, yöneten-yönetilen ilişkisini ve muhalif söylemleri de yansımaktadır.
Bu yönüyle, şüphesiz ki yapıtın tarihsel bir değeri bulunmaktadır.
Siyasetname’de hükümdarlara ve kumandanlara yönelik öğütlere yer verilmiştir.
* * *
İdeal hükümdarın vasıfları, dünya tarihinde adı geçen güçlü sultanların başarılarının sırları ve ülkesini felakete sürükleyen sultanların hatalarının sebepleri gibi konularda örneğin,
Aristo,
Hipokrat,
Sokrat,
Platon ve Hızır tarafından döneminin güçlü şahsiyeti İskender’e bilgiler verilmektedir.
Amacı bu bilginlerin ağzından aktardığı siyasi içerikli nasihatleri dönemin sultanına ulaştırmak ve onu siyaset ilmi konusunda bilgilendirmektir. Eser bu yönüyle bir siyasetnâme örneği olarak değerlendirilir.
* * *
Osmanoğullarının tarihi anlatılırken Osmanlı’dan beklenenin dünyaya yeni bir nizam vermek olduğu ifade edilmiştir.
Kuşkusuz…
Sonuç itibarı ile şunları yazmalıyım…–
Avrupalı tarihçilerin, “Türklerin hukuku, İslam hukukundan ibarettir” demelerine aslında hepimizin kızgınlığı devam etmelidir.
Çünkü Türkler, 10 asırdan fazladır; İslam dünyasının en değerli unsurlarından biri.
Ancak…
İslam’dan önce Türkler; ve Türklerin devlet geleneği/hukuku/Yasa’sı vardı!
Cihan İmparatoru Cengiz Han halkına şu öğüdü vermiştir:
“Cihan hakimiyeti elinizde kalsın istiyorsanız Yasa’dan katiyen ayrılmayın!”
Ahmet İşcan
Araştırmacı – Yazar