Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş , alt yönetim algısının, bütün dünya gözünde güçlendiğini belirterek : “Bunu ortadan kaldırmamız lazım” dedi.
Denktaş, Kıbrıs Genç TV’de yayınlanan Seçim Meydanı programına katılarak gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Denktaş, Türkiye tarafından ‘federasyon görüşmeyiz’ şeklinde yapılan açıklamaları değerlendirdi. Denktaş, iki toplumlu, iki kesimli federasyon sürecinin bittiğini belirterek, Türkiye’nin federasyonun diğer modelini ‘görüşmem’ diye bir görüşünün olmadığını dile getirdi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da açıklamalarından federasyon görüşmelerini dışlamadığını söyleyen Denktaş, “Masa halen daha kapanmadı” dedi.
Mevcut parametreler çerçevesinde Crans Montana’da tartışılan iki toplumlu federasyonun yürümeyeceğini ifade eden Denktaş, farklı bir federasyon modelini konuşmak gerektiğini aktardı.
Rum Lider Anastasiadis’in ortaya ‘desantralize federasyon’ modelini atıp, korkup geri çektiğini belirten Denktaş, “Desantralize federasyonu, merkezi açık bir federasyonu konuşalım. Mevcut parametrelere Rum tarafı uyum sağlayamıyor” ifadelerini kullandı.
“SEÇİM SÜRECİ GAYET İYİ GİDİYOR”
“Seçim süreci gayet iyi gidiyor, süreci internetten takip ediyorum. Çağdaş teknoloji buna elverişli ben de iyi kullanıyorum. Daha önce internet kullanımının altına attığım imzanın şu an meyvesini yiyorum. Özel televizyon, internet, cep telefonu halkın, idarecilerin düşünemediği kabullenemediği, olmaz böyle şey diyerek dönemin savcılığının saldırdığı konulardı. Bugün bu sayede sadece ben değil tüm siyasiler sesini her taraftan son şekilde, demokratik şekilde duyurabiliyor.”
“30 SENELİK TECRÜBEM VAR”
“Pandemi sürecinde yaşananlara baktım ve karasızlıkların giderek büyüdüğünü gördüm. Bu kafayla bir yere varamayacağımızı, mevcut cumhurbaşkanının iki kesimli federasyona mecburuz anlayışının bu karasızlıklara bağlı olarak galip çıkacağını gördüm ve dedim ki; otuz senelik bir tecrübe, Kıbrıs sorununa hakimiyet, masayı bilme ve zorluklar karşısında yılmadığım için böylesi bir ortamda aday olmak zorundayım… Gün gele keşke olsaydım ya da gün gele keşke olsaydın cümlelerini duymamak için bu kararı verdim. İyi ki aday olmuşum, gerek partili gerekse partiden olmayan beni destekleyen insanları görüyorum.”
“PARTİM KÜÇÜLMESİNE RAĞMEN DURUŞUMDAN TAVİZ VERMEDİM”
“Bu seçime girme kararı vermişsem kazanacağımı gördüm ve girdim. Şu anda 2. tura kalacağımı düşünüyorum. 2. tura kaldığımda zaten kazanmış olacağım.”
“ANNAN PLANI DÖNEMİNDE BİR EKSİĞİM OLDU”
“Annan Planı döneminde bir eksikliğim oldu. Hep şu soruyu sordum; imza aşamasına geliyoruz ama Güney hayır derse ne olacak? Şu cevabı aldım hep “Güney evet” diyecek. Aldığım en iyi cevap referandum BM’nin çözüm planıdır böyle bir şeye hayır diyemezler. Rahmetli Rauf Denktaş olsa bu cevapla yetinmez ve daha somut bir kararın anlaşmada olmasını isterdi. Ankara’dan da gelen cevapla tamamdır merek etmeyin demesiyle geri çekildik. Denktaş asla bunu kabul etmezdi. Bu yaşadığım da benim için en iyi tecrübedir.”
“ETRAFIMDA HALKIN GİZLİ GÜCÜ VAR”
“Devlet yönetimini 30 senede öğrendim. Dolayısıyla tüm arkadaşları bir kefeye beni kefeye koyun ve ben ağır basarım. Seçim süreci gayet iyi gidiyor, vatandaş da bunu görüyor ve bunun için beklediğimden fazla bir destek alıyorum. Devletin devlet gibi hareket etmesini sağlama, bir alt yönetim olmadığımızı gösterme, devletin önünü açma, kendi irademize sahip çıkacağımızı ispat etme… bunlar Kıbrıs Türkü için önemlidir. UBP’nin mevcut adayı o yeri doldurabilir mi, dolduramaz mı? Bu konuda partili partisiz herkesin bir yorumu var. Parti oylarının kabul edelim ki en güçlüsü UBP’dedir. CTP’nin de belli kemik oyu vardır, her parti öyledir. Öyle bir durumdayız ki bir yandan sürekli Ankara’yla kavga eden ve Kıbrıs sorunu çözülmezse yapacak bir şey kalmaz diyen Cumhurbaşkanı Akıncı 2020’de ben gene adayım diyor. Ama diğer yandan aklıselim insanlar evet partimize destek veriyoruz ama partimizin adayı yeterli değil diyerek, aynı düşünceyi ortaya koyabilecek biri var diyerek beni işaret edebiliyor. Kimi Denktaş’ın emaneti, kimi zamanında sen bana bu konuda yardım ettin, kimi işimi yapmadın ama yaparım demedin diyen etrafımda gerçekten oluşmuş gizli bir güç var. 30 senedir seçimlere giriyorum böylesi bir gücü ilk defa görüyorum.”
“ALT YÖNETİM ALGISI DÜNYANIN GÖZÜNDE GÜÇLENDİ”
“İki toplumlu, iki kesimli federasyonu elli yıldır görüşüyoruz ve artık tıkanmış durumdadır. Bununla bir yere varamayacağımız artık bellidir. Onun için o yolda ısrar etmenin anlamı yoktur. Kıbrıs Türkünün siyasi anlamda tanıtılması en çok istediğimdir. Bu, beş yılda mümkün değil çünkü alt yönetim algısı, hem bizim hem Türkiye’nin bazı tutumları nedeniyle bütün dünya gözüyle güçlenmiştir. Bunu ortadan kaldırmamız lazım, bunun için de önce bizim kendi içimizden toparlanmamız, birlikte ses çıkarabilmemiz, sektörler arası çatışmanın ortadan kaldırılması, bütün bunlar için önce bir uğraş gereklidir. Bu konularda kendime çok güveniyorum. Çünkü Annan Planı sonrası süreci yaşadık, toplumu yeniden barıştırmayı başardım. Bütün kesimlerle tartıştık ama sonrasında uzlaşmasak da kol kola çıktık. O nedenle kendime güveniyorum. Kendi içimizdeki saygı arttıkça dıştan da saygı bekleme hakkımız doğacak. Bunu başarabileceğime inanıyorum. Bunu başarmak Kıbrıs sorunu anlamında başka bir raya geçmemizin önünü açacaktır. En büyük eksikliğimiz; Türkiye ile ortak bir hedef sahibi olmamamız… Türkiye ile ortak bir hedef belirlenmesi ve atacağımız adımlarda Türkiye’nin desteğini alabilmemiz lazım. Doğu Akdeniz ve Akdeniz’de Türkiye’nin atması gereken adımlar var, onlara da biz destek vermeliyiz. Savaş çıkışlarının yükseldiği dönemden sonra Erdoğan’ın yaptığı çağrılar ve BM baskısıyla, belki bir müzakere dönemi başlayacak. Kıbrıs Türklerinin ortaya çıkması ancak böyle bir ortamda söz konusu olabilir. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna hak veren iki eşit ortağından biriyiz. Ayrıca bu görüşmeler Kıbrıs sorununun çözümünü de olumlu etkileyebilir. Bunu görüp o doğrultuda yönlendirmeler yapacak, o doğrultuda dünyaya, Güneye ve Türkiye’ye seslenebilecek bir önder gerekir ve ben bu konuda kendime güveniyorum, KKTC vatandaşları da bana güvensin çünkü bunu başarabiliriz. Bir Denktaş olarak da başarırım, Serdar olarak da başarırım.”
“SAYIN ERDOĞAN’IN ÇAĞRISI GÖRÜŞÜMLE UYUM İÇERİSİNDE”
“Bizim yaptığımız çağrıda: Doğu Akdeniz’de enerji platformu oluşturalım, KKTC, Türkiye, Güney ve Yunanistan’la birlikte etrafına da bu platformun şirketlerini davet edelim ve bu konuyu hep birlikte müzakere edelim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı bu görüşümüzle uyum içerisindedir. KKTC olarak elbette orada olmalıyız, bizim katılmadığımız konferans geçerli değildir ve geçerli olamaz.”
“İLK OLARAK MUHATAPTAN VİZYONU ÖĞRENMELİYİZ”
“Ben bunu masada görüşmem, onu kaldırın da ona göre geleceğim gibi şeyleri diplomasi kaldırmaz. Bizim yapmamız gereken ilk iş muhatapla konuşup vizyonunu öğrenmek. Bir yere varabilir miyiz karşılıklı görelim. Bu esnada biz de hukuki yollarla hakkımızı aramayı başlatalım ve güneye de hissettirelim. Buraya mahkum değiliz, başka yollar da var, başını hukuki yollarla ağrıtmaya devam edeceğiz, ondan gel ortak bir yol izleyelim demeliyiz. Ada üstünde birleşik şekilde yaşayamıyorsak ayrı ayrı yan yana yaşayabileceğimizi, birlikte adım atabileceğimizi gösterelim. Bir noktaya ulaşacaksak konuşarak uzlaşarak yapmalıyız.”
“İKİ TARAF UZLAŞMIŞ OLURSA GARANTÖRLERİN BUNLARI KABUL ETMESİ GEREKİR”
“Kıbrıslı Rum/Türk iki eşit kurucu ortak oturup samimiyetle konuşmalı fakat onun düşündüğünü biz, bizim düşündüğümüzü o kabul edemez. Başka çıkış yollarını samimiyetle iki liderin oturup konuşması lazım. Çünkü iki taraf da bugüne kadar olan alternatifleri kabul etmiyor. Bir noktaya gelirsek BM ve garantör devletleri çağırıp şahit olun demek görevdir. Garantörlerin onaylamadığı uzlaşma, hukuki olarak burada kabul edilebilir değil . Siyaseten iki tarafın tam kararla bir karara varması halinde, bunun reddedilmesi de mümkün değil. Herhangi bir şeyde iki taraf uzlaşmış olursa garantörlerin bunları kabul etmesi gerekir.”
“REFERANDUM SONRASI MARAŞ’I GÜNDEME GETİRDİM”
“2004 referandumu kaybedilince Maraş’ın açılması ilk gündeme getirdiğim durumdur. Söylediğim şuydu; 1974’te geri iade edilmek şartıyla alınan Maraş’ın, bizim yönetimimizde açılması artık gerek olmuştur. Bunun BM’ye ters düşmeden hayata geçmesi için eksik yasalarımız var, bunların düzeltilmesi gerekir. Bu konuda Kudret Bey daha bilgilidir. Sunduğum raporları bire bir okuyanlardandır. Ama Ersin Bey’in geçen gün yapmış olduğu Maraş’ın iadesi söz konusu değildiri, BM karşımıza koydu. Böyle bir yaklaşımla Maraş açılamaz, yanlış açıklama ve hareketlerle Maraş açılmaya kalkılırsa başımıza yıkılır. Ama BM ile bunu konuşarak çözüme yönelik motivasyon olacağını anlatarak, 74 sakinlerine iade edileceğini belirterek, bizim vakıflarla ilgili iddiamıza uluslararası hukuki yollarla devam edeceğimizin altınızı çizerek, oranın özel bir statü bölgesi olacağını orda iş yapacak şirketlere, Kıbrıslı Türk ve Rumların eşit ortalıkları olmak kaydıyla izin verileceğini, oranın turizm yeri olmak dışında özel bir serbest bölgesi olarak kullanılacağının adımlarının atılmasına hazır olduğunuzu belirterek sunarsanız bunu kimse reddetmez. Sadece bizim kazanacağımız değil güneyin de kazanacağı bir bölge olabileceğinden bahsediyorum.”
“2.TURA KALACAĞIMI GÖREBİLİYORUM”
Oran söylemek doğru değil ama 2.tura kalacağımı görebiliyorum. Hiçbir anket şu an da doğru cevap vermiyor. Ben sahada dolaşıp sahayı görüyorum. Ben gitmesem bile davet ediliyorum. İkinci tura kalabilecek üç adaydan birisiyim.
İkinci tura kalmam dahilinde karşımda kim olursa olsun alırım. Ülkede oy kullanamayacak yurtdışında olan bir kesim var. O kesimler o kullansın diye uçuşlar açılır ve karantina kalkarsa çok tehlikeli olur. Karantina da olacak kişilerin oy kullanamaması bana göre çok yanlıştır.Her seçim sandık bölgesinde dışarda açık havada iki üç tane oy kullanma kutusu ve bir sandık koymalıdır. Bu uygulamalar katılımı arttıracaktır. Katılım oranında bir düşüş olacağı görülüyor ümit ederim ki olmaz ve yeniden güvenli ortam yaratılır. Ümit ederim ki İnsanlar sandığa gider ve oyunu kullanır.
“ANAYASA REFERANDUMU İÇİN GÖRÜŞÜM OLUMLUDUR”
Anayasa referandumu için görüşüm olumludur. Yüksek Mahkeme Yargıç sayısının arttırılmasıyla ilgili talepte bulunulan bir seçim olacak. Mahkemenin talebi geçsin mi geçmesin mi diye bir soru var ve ben her gittiğim programda evet diyen çağrım vardır.
“CUMHURBAŞKANININ ETKİSİ ÇOKTUR”
Cumhurbaşkanının asıl görevi Kıbrıs sorunun çözülmesiyle ilgilidir. Diğer konularda görevi ve yetkisi yoktur. İmza atar yasayı onaylar fakat o imzadan sorumlu değildir. Fakat etkisi çoktur eğer doğru bir cumhurbaşkanlığı yapıyorsa. Hükümetle ilişkileri düzgün olacak, Meclisle ilişkileri iyi olacak rol kapma yarışına girmeyecek. Bunları başarabilecek bir yapısı varsa etkisi çoktur. Sivil toplumla ilişkiler çok önemlidir. Bu konuyla ilgili danışmanlar seçmek yerine özel temsilciler seçmek gerekir. Özel temsilciler ilgili oldukları alanlarla, sivil toplumla sorunları irdeleyerek olaylar büyümeden bunu Cumhurbaşkanı’na getirecek bu da eylemleri azaltacaktır. Çünkü Cumhurbaşkanı bu sorunları önceden bilecek ve önlem alacak. Böylece hayat kalitemiz yükselecek. Ve en önemlisi Meclis, Hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında samimi diyalog olacak ve bunu başaran Cumhurbaşkanı bu samimiyeti dostluğu tabana kadar yayacaktır.
“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ GÜNDEME ALMAK ZORUNDAYIZ”
Bu 5 yıllık süre içerisinde uzmanların, üniversitelerin katılacağı kamuoyunun önünde yapılacak tartışmalarla anayasa değişikliğini gündeme almak zorundayız.
Referanduma gidilmesi halinde eğer değişiklik olursa bir sonra ki süreç de devreye girmeli mevcut yasaların düzeltilmesi gereklidir. Eğer bugün karar alıp yarın bunu uygularsanız olmaz.